MÜHENDİSLERİN REİSİ- FEYZİ AKKAYA
Cihat Uysal
Mimar Y. Müh.
Feyzi Akkaya, bir aysberg, adının yaptığı
çağrışımların ötesinde algılanması gereken bir insan. 23 aralık 1907’de
Üsküdar’da başlayan yaşamı, 9 aralık 2004’te sona erdi. Herkes onu “REİS FEVZİ”
diye belledi. Ülkemizde ve yurtdışında başlıca köprü, iskele, liman, baraj,
tünel ve enerji nakil hattı gibi önemli mühendislik yapılarının üretimini
yönetti. Özellikle, mühendisliğe başladığı yıllarda gerek dünyada, gerekse,
ülkemizdeki yapı sektörünün eriştiği düzeyi zorladı. Yapı üretimi sürecinin her
aşamasına kafa yordu, ortaya koyduğu yöntem, makina ve buluşlarının bir çoğu
(sayılarının 500’den fazla olduğu söylenir) literatüre geçti, bazıları da
dünyada Türk Tezi olarak anılır oldu.
İTÜ’den 1932 yılında İnşaat Yüksek Mühendis olarak
mezun oldu. Ülkemizin ilk kuşaklarından olup da gözlemlerini belgeleyen, yazının
önemine inanan yaklaşımı ile bugün de benzerine nadir rastlanan bir
aydın-mühendis tavrının temsilcisi idi. Şantiye El Kitabı adı altında topladığı
11 adet el kitabı, ilgisinin ne denli geniş bir alana uzandığının göstergesi.
Ayrıca, Ömrümüzün Kilometre Taşları adlı kitapta yaşamını, dünya görüşünü,
mühendislik anlayışını, yapılan işlerde geliştirdiği teknikleri yazıya dökerek,
meslek duyarlılığını, sevgisini önümüze serdi. Yapı sektöründeki gururumuz olan
“Reis Fevzi”, 25.3.1976’da mezun olduğu okuldan “Doktora”, Boğaziçi
Üniversitesinden “Fahri Doktor” ve son olarak Devlet Üstün Hizmet Madalyası
unvanları ile onurlandırıldı.
Yapı sektörünün genel olarak neredeyse bütün
sorunları ile de ilgilenen Feyzi Akkaya, zamanın önemi, projenin önemi gibi
konularda da bir çok gözlemini Ömrümüzün Kilometre Taşları adlı eserinde dile
getirdi. Örneğin, projeciliğimizin gelişememesi üzerinde şu görüş yer
almaktadır. “... Bizim Borçlar Kanunu’muzda ise, tam tersidir. Projedeki
yanlışlardan projeci değil, inşaatı yapan müteahhit mesuldür. (ihbara
mecburdur.) Bu yüzden hem proje firmaları gelişemiyor, hem de işler zamanında
bitirilemeyip sürünüyor.” Yine önemli bir mühendislik ilkesi olması gereken
yapı üretimi disiplini üzerine yaklaşımı da, hepimize örnek olmalıdır. Bu
konuda, “beton, toprağın altında kalsa da güzel olacaktır.” Meslek etiği
vecizesi olarak şantiye duvarlarında asılması gereken bu görüş, “olmalıdır”
yerine “olacaktır” vurgusu ile keyfiliğe izin vermez adeta yasa kimliğindedir.
Bu satırlar, anılarınız ya da şu anda yaptıklarınızla ilgili olarak, umarım
kulaklarınız fazla çınlatmamıştır.
Fevzi Akkaya’nın yaptıkları arasında, çelik
köprüdeki gerilimi “la” sesi veren keman teli ile test etmesi, Adana’da boru
temizlemek için Amerika’dan teçhizat alan komşu şantiyeye karşılık kirpi gibi
yürüyerek boruyu temizleyen aygıtı tasarlayarak kullanması, Zemin inceleme
sondajları ve kazık çakılması ile ilgili “zorluk emsali” kavramını ortaya
koyarak, kazık boyunun pratik olarak ve büyük isabetle tayini gibi örnekler
mühendisler arasında deyiş-söylence haline gelmiştir.
Feyzi Akkaya’nın bulduğu, tasarladığı ya da
geliştirdiği söylenen, bir kısmı yazdığı kitaplarda yer alan 500 civarındaki
yöntem, makina, buluş gibi yeniliği toplu halde bir yerde bulamadım. Umarım
STFA’da vardır. Aksi halde, bunların zaman geçirmeden, ilgili kaynaklar
yitirilmeden ele alınmasını ilgili kurum ve kuruluşlar görevi edinilmelidir.
Kendisini yakından tanıma olanağım olmadı. Ancak, o benim için yazdıkları ve
yaptıkları ile biricik yol gösterici oldu. Kuşkusuz o, Ulaş Bıçakçı’nın,
“şirket kültürü ile yapı üretimi arasında değerler yaratarak, ve bu küçük
değerleri olumlu şekilde yönlendirmek” diye özetlediği kalite hedefine yürüyüşün
ilk örneklerinden idi. Farkında olmayanlara duyurulur.
|