|
Sözleşmeler
Sözleşme, bir
hukuki sonuca ulaşmak amacıyla, birden çok kişinin karşılıklı ve birbirine uygun
irade beyanları ile meydana gelen çok taraflı bir hukuki işlemdir (İnan, 2001).
Akit ve mukavele terimleri de günlük yaşamda ve hukuk uygulamasında
kullanılmaktadır. Tüm bu terimler sözleşme kavramı ile aynı anlamdadır.
Sözleşmelerin
önemi, onların günlük yaşamdaki işlev ve öneminden kaynaklanır. Bireyler
sözleşmeler ile öylesine içiçe yaşarlarki çoğu zaman bir sözleşmesel ilişki
içinde olduklarının farkına bile varmadan ardarda sayısız sözleşme yaparlar.
Örneğin, sabah dolmuşa binerek işyerine ya da okuluna giden kişi bir taşıma
sözleşmesi, arkadaşının kalemini ya da kitabını geçici bir süre kullanmak üzere
alan kişi bir ariyet sözleşmesi yaptığının farkında bile değildir.
Sözleşmelerin
oluşması ve geçerli olabilmesi için; sözleşme yapma ehliyetine sahip karşılıklı
iki veya daha çok gerçek ya da tüzel kişi bulunması, tarafların karşılıklı irade
beyanlarının birbiriyle uyumlu olması, sözleşme konusunun kanuna aykırı olmaması
ve tarafların edimleri arasında aşırı nispetsizlik olmaması gerekir.
Bir sözleşmenin
oluşabilmesi için sözleşmede borç ilişkisinin unsurlarının bulunması gerekir. Bu
unsurlar; talep hakkına sahip bir alacaklı, istenileni yerine getirmekle yükümlü
bir borçlu ve bir de borç ilişkisinin konusu olan eda (edim)dir.
Sözleşmelere dair
düzenlemelerin yeraldığı birincil kaynak, kişiler arasındaki borç ilişkisini
düzenleyen Borçlar Kanunu’dur. Borçlar Kanunu hükümleri emredici değil
yorumlayıcı niteliktedir. Yorumlayıcı hüküm, aksi kararlaştırılabilen,
uygulanması zorunlu olmayan hükümdür. Diğer bir ifadeyle, taraflar
sözleşmelerinde kanunda yapılmış bir düzenlemenin aksini kararlaştırabilirler
(İnan, 2001). Kanun her ne kadar bazı sözleşme tiplerini ayrıntılı olarak
düzenlemişse de bu sözleşme çeşitleri sınırlayıcı değildir. Yasada yeralmayan
sözleşmesel ilişkiler, “sözleşme özgürlüğü” ilkesi gereğince, kanunda
belirlenmiş sınırlar dahilinde düzenlenebilir.
Eser Sözleşmesi
(İstisna Akdi)
İş sahibinin
vermeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında, müteahhidin iş sahibine ait eseri
meydana getirip teslim etmeyi borçlandığı sözleşme, eser sözleşmesidir. Eser
sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen ve içeriği bakımından kanunda iş görme borcu
doğuran sözleşmeler başlığı altında düzenlenmiştir. Bir elbise dikmek, kitap
yazmak, tablo yapmak, bina, köprü inşası, elektrik, su kalorifer tesisatı
yapmak, yeni diş takmak gibi pek çok durum, eser sözleşmesinin konusu olabilir
(İnan, 2001).
Eser sözleşmesinin
en çok uygulandığı alan, inşaat sözleşmeleridir. Borçlar Kanununda “inşaat
sözleşmesi” adı altında ayrı bir düzenleme yapılmamış, sadece eser sözleşmesiyle
ilgili bazı maddelerde inşaat sözleşmelerinden dolaylı olarak bahsedilmiştir.
Niteliği gereği bir eser sözleşmesi olan inşaat sözleşmesi, iş sahibinin ödemeyi
borçlandığı bir bedel karşılığında yüklenicinin taşınmaz bir yapı eseri meydana
getirip teslim etmeyi borçlandığı sözleşme olarak tanımlanabilir (Eren, 1996).
“Eser” kavramı
inşaat sözleşmesinin konusunu oluşturan “inşaat eseri” kavramından daha
kapsamlıdır. Çünkü “inşa eseri” mutlaka maddi, cismani bir şey olduğu halde,
“eser” maddi olabileceği gibi, manevi bir emek ürünü de olabilir. Diğer
taraftan, inşaat sözleşmesinin konusunu oluşturan “inşa eseri” genellikle
“taşınmaz eser” niteliğinde olurken, eser sözleşmesinin konusunu oluşturan
“eser” ilke olarak “taşınır eser” niteliğinde olmaktadır (Eren, 1996).
Eser Sözleşmesinin Benzer Sözleşmelerden Farkları
Eser sözleşmesi ile karşılaştırılabilecek başlıca
sözleşme türleri, hizmet ve satım sözleşmeleridir.
Eser
sözleşmesi ile iş sahibi ücret vermeyi taahhüt eder, karşılığında yüklenici, iş
sahibine ait eseri meydana getirip teslim etmeyi borçlanır.
Hizmet akdiyle işçi
belirli veya belirli olmayan bir süre için işverene bağlı olarak iş yapar,
işveren de ona bir ücret ödemeyi taahhüt eder. Eser sözleşmesinde, yüklenici
kural olarak işi, işverene bağımlı olmaksızın serbestçe yaptığı halde, iş
sözleşmesinde işçi, işverene bağımlı olarak ve onun direktifi altında çalışır.
Eser sözleşmesi ile yüklenici bir eser meydana getirme (sonuç borcu) görevini
üstlenir. İş sözleşmesi ile çalışan işçinin sonuç borcu yoktur. İşçinin işi
yapmaya hazır olması gerekir ve işçi işverenin gösterdiği işi yapar (Zevkliler,
1995).
Satım sözleşmesi,
alıcının vermeyi yükümlendiği bir miktar para karşılığı, satıcı yönünden satım
konusu malı alıcıya teslim ederek mülkiyeti ona geçirme borcu doğuran
sözleşmedir. Belirli bir ücret karşılığı teslim edileceği kararlaştırılan şey
sözleşme yapıldığı sırada mevcutsa genellikle bir satım sözleşmesinden; buna
karşılık bu şey sözleşmenin yapıldığı sırada henüz yoksa ve şeyi müteahhit,
ısmarlayanın vereceği malzemeyle yapacaksa, genellikle bir eser sözleşmesinin
varlığından söz edilir. Emek öğesinin ağır bastığı durumlarda eser, malzeme
öğesinin ağır bastığı durumlarda da satım sözleşmesinin varlığı kabul edilir. İş
sahibi işin yapılması konusunda müteahhide talimat verme yetkisine sahipse eser;
işin yapılması konusunda müteahhit özgürse satım sözleşmesinin varlığından söz
edilir (Zevkliler, 1995).
İnşaat Sözleşmesinin Unsurları
İnşaat sözleşmesi,
bir eserin meydana getirilmesi, ücret ve anlaşma olarak üç unsurdan oluşur.
Eser, geniş anlamda müteahhidin iş sahibi adına ortaya çıkarmaya çalıştığı
sonuçtur. İnşaat alanında eseri meydana getirme (inşa etme, yapma); yeni bir
inşaat yapmak, mevcut bir yapıda değişiklik yapmak, mevcut bir yapıya ilave
yapmak, mevcut bir yapıyı onarma ve yıkma olarak geniş bir şekilde ele alınır.
Sözleşmenin diğer bir unsuru, ortaya çıkarılacak eser karşılığında iş sahibinin
borcu olan ücrettir. İnşaat sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
Bu sebeple, inşa eserinin meydana getirilmesinin mutlaka bir ücret karşılığında
taahhüt edilmiş olması gerekir. Ücrete dair konular baştan belirlenebileceği
gibi ücretin baştan kararlaştırılmamış olması sonucu değiştirmez, eserin
yapımına karşılık bir ücretin ödenmesi gerekir. Her sözleşme gibi inşaat
sözleşmeleri de tarafların asli edimler üzerinde iradelerinin uyuşması
(anlaşma) ile tamam olur. (İnan, 2001 ve Eren, 1996)
İnşaat Sözleşmesinin Özellikleri
-
İnşaat sözleşmesi
tam iki tarafa borç yükler,
-
İnşaat sözleşmesi
ani edimlidir,
-
İnşaat sözleşmesi
sonuç borcu doğuran bir sözleşmedir,
-
İnşaat sözleşmesi
özel hukuk sözleşmesidir.
İnşaat Sözleşmesinin Tarafları
İnşaat sözleşmesi
temelde yüklenici (müteahhit) ve işveren (iş sahibi) olmak üzere karşılıklı iki
taraftan oluşur. İşveren, inşaatı ısmarlayan taraf olup gerçek veya tüzel kişi
olabilir. Yüklenici ise ısmarlanan inşaatı yapmayı yüklenen taraftır. Yüklenici,
gerçek kişi olabileceği gibi, tüzel kişi ve özellikle anonim, limited veya
kollektif şirket şeklinde bir ticari ortaklık da olabilir. Yüklenicilerin adi
ortaklık şeklinde bir araya gelip inşaatı birlikte yapmaları da olanaklıdır ve
bu durumun uygulamada en çok görülen türleri, “ortak girişim (joint venture)” ve
“konsorsiyum” halleridir. Bir inşaat projesinde yüklenici ve işveren yanında
tasarımcılar, altyükleniciler, malzeme-ekipman sağlayanlar, banka ve sigorta
şirketleri gibi pek çok taraf vardır.
İnşaat Sözleşmesinin Tabi Olduğu Şekil
Özel hukuk
alanında, eser sözleşmelerinin geçerliliği bir şekle bağlanmamıştır. Uygulamada
taraflar büyük ve önemli inşaat sözleşmelerini yazılı ve hatta resmi şekilde
yapmaktadırlar.
4734 sayılı Kamu
İhale Kanununa göre, genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli dairelerin,
özel idare ve belediyelerin inşaat işlerine ilişkin ihaleleri (kamuaya karşı
yapılan işler) sözleşmeye bağlamaları gerekir. Bu sözleşmelerdeki imzaların
noterlikçe onaylanmış olması geçerlik koşuludur.
İnşaat Sözleşmesinin Sona Ermesi
İstisna akdi, her
akit gibi, sözleşmeden doğan borçların yerine getirilmesi (ifa edilmesi) ile
sona erer. Taraflar anlaşarak sözleşmeden dönebilirler. Kanun, gerçek fiyatın
keşif bedelini, iş sahibinin etkisi olmaksızın, büyük oranda aşması durumunda,
iş sahibine gerek eserin imali sırasında gerekse imalinden sonra sözleşmeden
dönme hakkı verir. Sözleşmeden dönen işveren, yükleniciye tazminat ödemek
zorunda değildir.
Sözleşme konusu
ifa umulmayan bir sebeple imkansızlaşmışsa sözleşme sona erer. BK. M. 368’e göre
teslim edilmemiş eser, umulmayan bir sebeple kısmen veya tamamen yok olursa
yüklenici ne yaptığı eserin ücretini ne masrafların ödenmesini isteyebilir.
Eser, teslim edildikten sonra yok olursa, risk bu andan itibaren iş sahibine
geçer ve oluşacak hasar işverene aittir. Sözleşmenin ifası iş sahibini
ilgilendiren bir nedenden dolayı imkansız olmuşsa, müteahhit, sözleşme sona
ermesine rağmen işin kıymetini ve bu kıymete dahil olmayan masrafları, yoksun
kalınan karı talep edebilir. İfa şayet yüklenicinin şahsında umulmayan bir olay
nedeniyle imkansız hale gelmişse (yüklenicinin ölmesi gibi) sözleşme
kendiliğinden sona erer ve yüklenici borçtan kurtulur. Böyle bir durumda işveren
de eseri teslim almadığı için yükleniciye karşı bir ücret borcu yoktur.
Taraflardan
birinin sözleşmeyi ihlal etmesi sözleşmeyi sona erdiren bir diğer sebeptir.
Ayrıca Borçlar Kanunumuz, iş sahibine herhangi bir haklı neden olmaksızın,
müteahhidin tüm zararlarını tazmin etmek kaydıyla akdi fesih yetkisi de
tanımıştır (İnan, 2001 ve Eren, 1996).
Hazırlayan:
Ayşegül KORKMAZ
İnşaat Y.Mühendisi
Yapı İşletmesi (İTÜ-2004)
Korkmaz, A.,
2004. Teklif Verme Sürecinde Olan Yükleniciler için İnşaat Sözleşmelerinde Risk
Değerlendirme, Yüksek Lisans Tezi, İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
KAYNAKLAR
İnan, A. N.,
2001. Bankacılar için Borçlar Hukuku Bilgisi, Sözkesen Matbaacılık, 5. Baskı,
Ankara.
Zevkliler, A.,
1995. Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkisi, Fakülteler Kitabevi Barış Yay, 5. Bası,
İzmir.
Ataay, A.,
1981. Borçlar Hukukunun Genel Teorisi, Fakülteler Matbaası, Üçüncü Bası,
İstanbul.
Eren, F., 1996.
İnşaat Sözleşmeleri, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara.
Kaplan. , 1996.
İnşaat Sözleşmeleri, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara.
Başöz, L. ve Çakmakcı, R.,
2002. Atıflı Borçlar Kanunu, Legal Yayıncılık, İstanbul
|