|
TÜKETİCİ
VE GİDİCİ KONUT
Cihat UYSAL
Mimar Y. Müh.
Tüketici, sanayi ürünü satınalmakla
ilgili bir kavram. Tüketmek, toplu üretim kültürün uzantısı olduğu için,
bu konuda hazırlıklı değiliz. Ne var ki, aradan uzun bir süre geçmesine
karşın, herhangi bir hazırlık yapmaya niyetli görünmüyoruz. Bu yüzden,
ülkemizde sanayi kültürünün kaçınılmaz sonucu olan “tüketici
bilinci” kavramı ancak, uluslararası sermayenin ürünlerinin tanıtımı sırasında
gündeme gelebildi. Yani, ülkemizi ürünleriyle ve sermayesiyle işgal eden küreselleşme
bize bu kavramı tanıttı, dayattı. Ne ki, bu dayatmanın bizde yarattığı
etkinin yüzeyselliğini, tüketiciyi koruma kavramından ne anladığımızı,
gazetelerdeki tüketici köşelerinde yazılanların içeriğinden
anlayabilirsiniz.
Kitlesel üretimin doğurduğu kitlesel tüketim
bir bakıma, bizim olmayan yapıştırma ve yakıştırma bir kavram. Umalım
da, AB’ye girme hevesi, bizi bu yeni kavramları kullanmaya zorlasın. Bu
dayatmayı, batı kültürüne uyum için rol gereği edinirsek, işlevsel bir
ilişki doğmaz. Bu yüzden, satın alınan hizmet ile başlayarak her türlü
ürünün tüketici kültürü kapsamında değerlendirilmesi, ilişkilendirilmesi
sağlanmalıdır. (Kişisel olarak nefret ettiğim tüketim kültüründen kaçmanın
olanağı yok. Bu nedenle, zararlarını azaltmanın yolu, konuya faydacı yaklaşmak.)
Gelelim yapı sektörünün ürünü olan
“yapılar” ile ilgili gerçeklere. İyi yapı yapmak için yeterli bir örgütlenmeye
gidemediğimiz ortada. Bunun nedeni, iyi bir proje yaptırma yani, yapı yaptırmak
gibi yerleşik düzene geçmenin en temel hizmetlerinden birinden yararlanma
konusundaki ilgisizliğimiz, niyetsizliğimiz ve isteksizliğimiz. Kırsal
alanlardan büyük yerleşimlere göçün yarattığı yapı talebini karşılayacak
örgütlenmeyi sağlayamamış olmamız. Eskiden edindiğimiz mal satınalma kültürünün
her yönüyle yetersiz kalması ile yerleşik düzen kurmadaki beceriksizliğimiz
bizleri bugüne getirdi.
Girdileri sanayi ürünü olan ve bu ürünlerin
standart olmasını sağlayacak ciddi bir talebin oluşmadığı bugünkü
ortamda, rasgele üretim yapılması engellenemiyor. Böylesi ürünlerin
biraraya geldiği ürün olarak “yapı”da yani konut ve benzeri ürünlerde,
daha iyiyi sağlamanın koşullarını gerçekleştirmek hiç de kolay değil.
Bu konuda, çok kısa sürede, büyük bir gelişme beklemek de iyimserlik olur.
Geçen yıl meydana gelen depremlerde, kamuya ait yapıların da hasar görmesi,
yıkılması, çökmesi bunun kanıtı. Ürün olarak “yapı”yı ciddiye
alan tüketiciler olmadan, salt denetlemeye yönelik önlemler eksik kalacaktır.
Çünkü, üreticileri teknik ve teknoloji bilgisine sahip, daha iyiyi yapacak
örgütlenmeye yatkın niteliklerle donatmak, birdenbire gerçekleştirilebilecek
bir şey değil. Yapı üreticileri deyince, başta mimar, mühendis ve yapı
teknisyenleri olmak üzere, taşeron ve yükleniciye değin bütün unsurlar bu
eleştirinin içinde yeralmaktadır. Özetle, ülkemizde yapı sektörü köhnemiştir.
Belki abartılı ve de kolaycı
bulabilirsiniz ama, 23.02.1995 gün
ve 4077 sayı ile yürürlüğe giren “tüketiciyi koruma yasası” nın amaç
ve gerekçelerinin, satışı yapılan yapılar için de geçerli olmasının sağlanması
yerinde olacaktır. Sözkonusu yasanın amacı şu ana başlıklarla özetlenebilir.
Ekonominin gereklerine ve kamu yararına
uygun olarak,
1-
Tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ilgili ekonomik çıkarlarını
korumak,
2-
Tüketiciyi aydınlatmak, eğitmek,
3-
Tüketicinin zararlarını tazmin etmek,
4-
Tüketicinin çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemler
almak,
5-
Tüketicinin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek,
6-
Tüketicinin korunması konusunda, politikalar oluşturmak,
7-
Gönüllü örgütlenmeyi özendirmek.
Bütün bu koşullar, yapı sektöründe ulaşılması
gereken asgari koşullardır. Yapı sektöründe, otuz yıla yakın süredir gözlediğim
şudur ki; gerek kamuda gerekse, özel sektörde yapı yapma kültürünün
altyapısı oluşturulamamıştır. Yaptırılan uygulama projeleri eksiklerle
doludur. Ne var ki, bu projelerin doğru ve tamam olması da gerekmemektedir.
Çünkü, uygulama projelerindeki bilgilerin çoğu yapı üretimi sırasında
değiştirilmekte ve bu değişiklikler çoğunlukla projeye işlenmemektedir.
Yani, üretilen konutu tanımlayacak hiç bir yapıldı
(as-built) bilgisi oluşturulmamaktadır. Ve bu durum, yapı projesi için de,
son ürün olan “yapı” için de çoğunlukla geçerlidir. Bu nedenle, yapı
sektörünün düzeltilmesinde, sektörü oluşturan projeci, üretici, denetici
gibi unsurlardan önemli bir katkı beklemek iyimserlik olur. Yapı yaptırma ya
da satınalma talebinde olan kesimin de, sorunun çözümünde baskı unsuru ve
taraf olarak yeralması gerekmektedir. Her ne kadar insanlarımız, konut
edinmeyi “başını sokacak bir yer” olarak ele alıyorsa da, depremler bu
konuda önemli bir uyarıcıdır.
Bu konunun gerçekleştirilmesinde ilk akla
gelenler nelerdir. Örneğin, yapı satışı yapılırken nasıl tapu, imar
gibi belgeler üzerinde işlem yapılıyorsa, yapı projeleri de satınalana
eksiksiz olarak verilmelidir. Bu projelerde, yapıyı oluşturan tüm donanımla
ilgili bilgiler eksiksiz olarak yer almalıdır. Diğer yandan, yapıda kullanılan
üretim girdilerinin kalite güvencesi sağlanmalıdır. Musluğunuzu değiştirmek
için hırdavatçıya gittiğinizde, “abi, TSE’li mi olsun ? “diye
sorulması konusu üzerinde kafa yorulmalıdır. Ya da, satılan bütün ürünlerin
albenili broşürlerinin yanında, teknik ve kullanım özelliklerini belirten
bilgiler ile kullanma kılavuzlarının hazırlanması sağlanmalıdır.
Böylece, yapıyı satın alan, yapının bütün
özelliklerini bilme, öğrenme şansına sahip olacaktır. Bu uygulamanın
hemen çok iyi işleyeceği sanılmamalı bu nedenle,
uzun vadede yapıları satınalanları koruma sürecinin başlatılması
da geciktirilmemelidir. Aksi halde, Yapı Denetimi için yeni bir düzenleme yapılan
şu günlerde, neyi denetleyeceğimizi bilemeden yaşam sürer ve çoklukla içinde
yaşadığımız “gidici” konutlarda, herşeyi ama herşeyi kabullenmiş
olarak yaşamayı sürdürür gideriz.
|
|